Manevi tazminat

  1. GENEL OLARAK

Manevi tazminat, şahsiyet hakkına hukuka aykırı tecavüzden doğan acı elem ve ızdırabın telafisi amacıyla hükmedilen tazminattır. Tecavüz sebebiyle duyulan acı elem ve ızdırap manevi zarar olarak ifade edilir. [1]
Şeye gelen zararlardan dolayı kural olarak manevi zararın tazminine hükmedilmez,ancak istisnai durumlarda dolaylı olarak kişilik haklarının ihlali sözkonusu olduğunda manevi tazminata hükmedilir.[2] Manevi tazminatta ekonomik değil psikolojik onarım amaçlanır.[3]

Manevi zararın tazmini için öncelikle sorumluluk sebeplerinden birinin gerçekleşmesi gerekir. Bu kusur sorumluluğu olabileceği gibi bir kusursuz sorumluluk halide olabilir. Hangi sorumluluk sözkonusu ise onun şartları gerçekleşmiş olmalıdır. Manevi tazminat için ayrıca özel bir kusur şartı aranmamaktadır.[4]

Manevi tazminat davası maddi tazminat davası ile birlikte açılabileceği gibi ayrı da açılabilir. Yani maddi zarar sözkonusu olmadan vücut bütünlüğünün ihlali veya adam ölmesi halinde sadece manevi zarara uğramış olmak mümkündür. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için tazminat ve zarar kavramlarını açıklamakta fayda vardır.

  1. TAZMİNAT  KAVRAMI

 

Kişiler arasında ki menfaatler dengesinin korunması için en çok ve en sık başvurulan yaptırım tazminattır. Tazminat,bir kimsenin şahıs veya malvarlığında iradesi dışı meydana gelen eksilmenin,eksilmeden sorumlu olan tarafından, eksilmenin giderilmesi için yerine getirilmesi gereken yaptırımdır. Tazminat kelime olarak” zarar karşılığı ödenen para,

[1] M.Kemal Oğuzman-M.Turgut Öz,Borçlar Hukuku Genel Hükümler,Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 2.Baskı, İstanbul:Filiz Kitapevi,1998,s.649

[2] Halük N.Nomer, Borçlar Hukuku Genel Hükümler,Gözden Geçirilmiş 8.Baskı,İstanbul:Beta Basım A.Ş.,2010, s.125

[3] Mustafa Kılıçoğlu, Tazminat Hukuk, 2.Bası,İstanbul:Legal Yayıncılık,2006,s.1148

[4] Nomer,s.126

ödence”olarak tanımlanmıştır.[1] Kelime anlamından da anlaşılacağı üzere,tazminat için bir zararın meydana gelmesi gerekmektedir.

  1. ZARAR KAVRAMI

Ünlü fark kuramına göre “zarar” denince akla gelen şudur: Zarar görenin,zarar verici olaydan sonraki güncel malvarlığının,eylemli kötü durumu ile zarar verici olay gerçekleşmemiş olsaydı,malvarlığının içinde bulunacağı varsayımlı durumu arasında ki fark.[2]

Zarar, kişinin isteği dışında gerek malvarlığında gerekse kişi varlığında meydana gelen azalma veya çoğalmanın engellenmesidir. Yani,zarar şahsi varlık ya da mali varlık alanında ortaya çıkmaktadır. Bu varlık alanı zarar ve tazminatın mahiyet ve vasfının tespitinde önenmli rol oynar. Dolayısıyla zararı, maddi zarar ve manevi zarar olarak ikiye ayırmak mümkündür.

 

  1. Maddi Zarar

Bir kimsenin malvarlığında meydana gelen iktisadi azalmanın veya çoğalmanın engellenmesidir. Yani zarar malvarlığının azalması şeklinde olabileceği gibi malvarlığının çoğalmasının engellenmesi şeklinde de olabilir. Zarar verici olay her halükarda zarar görenin malvarlığını maddi (mali) yönden etkilemiştir.

  1. Manevi Zarar

Menevi zarar bakımından görüşleri objektif ve subjektif olarak 2’ye ayırmak mümkündür. Objektif görüş,manevi zararı kişilikte eksilme olarak ifade eder. Subjektif görüş ise,kişilik hakları tecavüze uğrayanın psikolojik varlığında bir eksilme olarak ifade eder.[3]

Manevi zarar bir kimsenin acı ve elem duymasını ifade eder. Yani bir kimsenin malvarlığında bir azalma sözkonusu olmadan sadece duygu ve his aleminde oluşan elem ve ızdırap,manevi zarar olarak tanımlanabilir. Akit veya haksız bir eylem sonucu oluşan zararın sebep olduğu ruhi bozulma ve duyulan acıya manevi zarar,bu elemin giderilmesi için sorumlu olanın yükümlü olacağı edaya da manevi tazminat denir.[4]

  1. Manevi Zararın Maddi Zarardan Farkı

Manevi zararda,maddi zararın aksine,kişinin malvarlığında herhangibir eksilme söz konusu değildir. Kişinin iktisadi kaybı yoktur. Fakat kişisel varlığında hissi anlamda bir kayıp sözkonusdur. Yani,maddi zararın aksine,iktisadi özelliği olmayan,duygu ve his aleminde kalan kayıptır. Örneğin;sövme veya hakaret, malvarlığında mali bir eksilmeye sebep olmamaktadır. Fakat kişisel varlıkta,elem ve ızdırap şeklinde hissi kayıplara sebep olmaktadır.

  1. MANEVİ TAZMİNATIN MAHİYETİ VE AMACI

Kişilik haklarının ihlali hallerinde manevi tazminata hükmedilir. Şeye gelen zarardan dolayı kural olarak manevi zararın tazminine hükmedilmez. İstisnai durumlardan dolayı kişilik hakkının ihlali sözkonusu ise manevi zarar tazmin edilir. Yani manevi tazminat malvarlığı dışında ki hukuksal değerlere yapılan saldırılar ile meydana getirilen eksilmenin giderilmesidir. Amaç çekilen acıları yeterince dindirmek, kırılan yaşam arzusunu tazelemek, yaşama yeniden bağlanmak ile ruhsal dengeyi sağlamaktır. Diğer bir deyişle hukuken himaye edilen kişisel varlıklara yönelmiş bir tecavüz sonucu meydana gelen bir eksilmenin giderilmesidir.[5]

Bu eksilmenin tespiti ve sınırlarının çizilmesi,yani parasal değerinin bulunması çok zordur. Dolayısıyla manevi zararın aynen tazminini imkansızdır. Bu imkansızlık karşısında genellikle para ile tazmin yoluna gidilmektedir. Paranın birçok ihtiyaçlara cevap vermede oynadığı rol dikkate alınarak bozulan fiziki ve ruhi dengenin kısmen ve imkan nisbetinde iadesini temin anlamında iyi bir araç olduğu kabul edilmiştir. Bununla beraber manevi zararın para ile tazmin ve telafisi,hiç bir zaman haksız kazanca ve sebepsiz zenginleşmeye kaynak teşkil etmemelidir. Onun içindir ki, hakim gerekli gördüğü takdirde manevi zararın telafisi için paradan başka bir tazmin şekline karar verebileceği gibi, ona ilâveten paraya da hükmedebilir
[1] www.tdk.org.tr

[2] Rona Serozan,”Manevi Tazminat İstemine Değişik Bir Yaklaşım”,Haluk Tandoğan’ın hatırasına armağan,Ankara,1990,s.70

[3] Turgut Uygur, Açıklamalı İçtihatlı Borçlar Kanunu, 1.Cilt:1990,s.654

[4] Tahir Gürsoy, Manevi Zarar ve Tazmini,http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/313/3028.pdf,Kemal

[5] Mustafa Reşit Karahasan, Tazminat Hukuku Manevi Tazminat, Genişletilerek Yenilenmiş ve Düzenlenmiş 6.Baskı, İstanbul: Beta Basım A.Ş,2001,S.65-66

(BK.md.49 / II). Kısaca manevi tazminata esas olan düşünce mümkün mertebe mağdurun tazmin ve teskinidir.[1]

 

  1. Yasalarda ki Temel Hükümler

Medeni Kanun ve Borçlar Kanununda ki düzenlemeler manevi tazminata temel teşkil etmektedir. Manevi tazminata ilişkin hükümler, birçok yasanın birçok hükümde bulunmaktadır. En geniş ölçüde Medeni Kanun ve Borçlar Kanununda yer almıştır. Medeni Kanun ve Borçlara Kanunu manevi tazminatın ana esaslarını belirlemekle birlikte yargıtay içtihatlarıda uygulamayı şekillendirmektedir. Medeni Kanun ve Borçlar Kanununda başka, özel kanunlarda bir çok hüküm ihtiva etmektedir. Basın Kanunu, Ceza Kanunu, vs.  Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu manevi tazminatın ana esaslarını belirlediği için made metinleri aşağıda verilmiştir.

Medeni kanunda geçen metin aşağıda ki gibidir;

“II. Saldırıya karşı

 

İlke

MADDE 24.- Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden,   saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.

Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.

  1. Davalar

MADDE 25.- Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.

Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.

Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma  hakkı saklıdır.

Manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; mirasbırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.

Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.

III. Ad üzerindeki hak

Adın korunması

MADDE 26.- Adının kullanılması çekişmeli olan kişi, hakkının tespitini dava edebilir

Adı haksız olarak kullanılan kişi buna son verilmesini; haksız kullanan kusurlu ise ayrıca maddî zararının giderilmesini ve uğradığı haksızlığın niteliği gerektiriyorsa manevî tazminat ödenmesini isteyebilir.”

 Borçlar Kanununda ki düzenleme aşağıda ki gibidir.

“C- MANEVİ TAZMİNAT

Madde 47 – Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.

3 – ŞAHSİ MENFAATLERİN HALELDAR OLMASI

Madde 49 – (Değişik madde: 04/05/1988 – 3444/8. md.)

Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.

Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.

Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.”

 

  1. Devri ve Mirasçılara Geçmesi

Madde metninden de anlaşılacağı üzere manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez. (MK.md.25/4.)

Yargitayin bir örnek kararı şöyledir; ”… Davacılar, müşterek murislerine yapılan hakaret ve tehdit nedeni ile manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez. ( TMK.’nun 25/4. maddesi ) Anılan düzenleme, aynı hali ile 3444 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonrasında 743 sayılı Medeni Kanun’un 24/a maddesinde de yer almaktadır. Davalının ceza mahkemesi kararı ile sabit olan haksız eylemi davacılar murisi İbrahim’a yöneliktir. Adı geçen muris tarafından bu nedenle manevi tazminat steminde bulunulmadığı gibi, karşı tarafın kabulü de söz konusu değildir. Şu durumda manevi tazminat isteminin mirasçı sıfatını taşıyan davacılara geçtiği kabul edilemez. Mahkemece, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmiş olması yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. ..”, [2]

Manevi tazminat davası açma hakkı kural olarak mirasçılara geçmez. Fakat davacı manevi tazminat davası açtıktan sonra veya dava açma iradesini ispatlanabilir bir şekilde ihzar (hazırlama) ettikten  sonar vefat ederse, davacının mirasçıları manevi davasına devam edebilirler.

Yargıtayın örnek bir kararı şöyledir;”… Olay sırasında yaralanan Burhan A.’ün maddi ve manevi tazminat istemi ile işbu davayı açtıktan sonra 04.11.2001 günü vefat ettiği anlaşılmaktadır. Burhan A. mirasçıları da, açılan davaya devam etmiştir. Manevi tazminat davası açma hakkı mirasçılara geçmez. Ancak, davacı Manevi tazminat davası açtıktan sonra vefat ederse, davacının mirasçıları manevi tazminat davasına devam edebilir. Doktrinde de aynı görüş paylaşılmaktadır ( Prof. Dr. Baki Kuru,Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1.Cilt, Ankara 1979 Bası, s.613 ). Mahkemece, Burhan Aktürk tarafından açılan manevi tazminat davasına, ölümünden sonra mirasçıları tarafından devam edilebileceği halde, yazılı gerekçeyle manevi tazminat istemnin reddine karar verilmesi de doğru değildir…” [3] 

  1. Bölünmesi

Manevi tazminatın bir bölümünün dava edilemesi,kalanın saklı tutulması imkanı yoktur. Yagıtay uygulaması bu yöndedir. Manevi tazmnat bölünemez. Yani,zarar gören tazminatın tümü için değil de bir bölümü yönünden sorumluya karşı dava açamaz.

Yargitayin örnek bir kararı şöyledir; “…Uyuşmazlık hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Manevi acı, tazminata hükmedilirken davalısına göre değişiklik göstermez. Yargıtay H.G.K’nun 25.09.1996 gün ve 1996/21-397-637 sayılı kararı ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı kararı da bu doğrultudadır. ..”[4]

[1] Mehmet Ünal,Tazminat ve Bu Tazminat Çeşidinde Kusurun Rolü, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/307/2942.pdf,Manevi ,

[2] Yar.4.HD.30/10/2007,2006/13311,2007/13209 K,www.kazanci.com.

[3]Yar.11.HD.02/12/2003,2003/7467 E,2003/11386 K, www.kazanci.com

[4] Yar.HGK.25/11/2009,2009/21-484 E,2009/572 K,www.kazanci.com