Düğünde Kadına Takılan Ziynet Eşyaları Kimin Olur?

  • Kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları ve nakit para kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. (Y8HD, 26.01.2016 günlü karar)
  • Kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. (Y3HD, 02.05.2016 günlü karar)
  • Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır. ( Y6HD, 12.10.2009 günlü karar)

İlgili Yargıtay kararı; https://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasiIstemciWeb/yeniTasarim/index.jsp

Düğünde Kadına Takılan Ziynet Eşyaları Kimin Olur?

3. Hukuk Dairesi         2015/13112 E.  ,  2016/6918 K.
“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki ziynet eşyalarının iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2009 yılında evlendiklerini, davalının birlikte yaşadıkları dönemde müvekkilini sürekli aşağılayıp kötü davrandığını, davalının fiziki şiddet uyguladığını, son olarak 07.07.2010 gecesi davalının davacıyı dövdüğü, davacının evden ayrılmak zorunda kaldığını, davacının 45 günlük devlet hastanesi raporu alarak …’a ailesinin yanına döndüğünü, davacının can güvenliği olmaması nedeniyle ortak konuta dönemediğini, düğünde takılan ziyneteşyalarının davalıya ait kasada tutulduğunu belirterek; ziynet eşyalarının aynen veya bedelleri tutarı 72.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacıya ait devlet hastanesi raporunun darpa ilişkin olmadığını, düğünde takılan takıları davacının evden ayrılırken yanında götürdüğünü belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; boşanma davasındaki davacının aile konutundan davalının baskı sonucu ayrılmış olduğu gerekçesi yüksek mahkeme tarafından da kabul edildiğine göre davacının düğünde nişanda takılan ziynet eşyalarını beraberinde getirmesi söz konusu olmadığı, ancak; bilirkişi raporunda tespit edilen ziynet eşyalarından 1 adet kolye ve künyenin taşınması çok kolay olduğundan ve davacının bunu taşıması söz konusu olabileceğinden bunların davalı-karşı davacıda kaldığının kabulü mümkün görülmemiş, davacının kendisi tarafından götürülmüş olduğu sonucuna varıldığı, 49 adet tam altın, 74 adet yarım altın, 113 adet çeyrek altının ise günümüz ekonomik koşulları ve gelenek ve göreneklerde meydana gelen değişiklikler nedeniyle kadınlar tarafından ziynet eşyası olarak kullanılmasının söz konusu olmadığı, özellikle altın sektöründe meydana gelen hızlı değişim altının tasarımı konusunda 
ortaya çıkan ve ziynet konusunun dünya çapında geliştiren Türkiyenin altın ticareti birlikte değerlendirildiğinde bahse konu tam, yarım ve çeyrek altınların ziynet olarak kullanılması söz konusu olmayıp bunların yatırım aracı olarak kullanıldıkları ve yatırım aracına dönüşen bu altınların ziynet sayılamayacağı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 66 adet bilezik, her biri 11 gr. 1 adet … burma bilezik, 30 gr. İki adet 3 lü burma bilezik her biri 20 gr. 40 gr. 3 adet kalın bilezik her biri 15 gr. dan 45 gr. İki adet tam altından oluşan 5 şi bir yerde 70 gr. 16 adet kelle altın toplam 285,71 gr. 3 adet toplam 100 gr. Set , olmak üzere 22 ayar olan bu altınların aynen davalı tarafından davacıya iadesine, olmadığında ödeme tarihindeki altın alışı üzerinden bedelinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür.
Kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (ev veya araç alımı, evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. 
Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğu için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bu bağlamda, kadının, dava konusu ziynetlerin varlığını ve evlilik birliği içinde elinden zorla alındığını ispat etmesi gerekir.
Somut olayda; mahkemenin davayı kısmen kabul kısmen ret kararı gerekçesinde davacının aile konutundan davalının baskısı sonucu ayrılmış olduğu ve davacının düğünde nişanda takılan ziynet eşyalarını beraberinde getirmesi söz konusu olmadığı belirtilmiş, böylece mahkeme dava konusu takıların davalı tarafta kaldığının davacı tarafından ispat edildiğini kabul etmiştir. Ancak, mahkemece reddedilen birkısım ziynet eşyaları yönünden ise; kolye ve künyenin taşınması çok kolay olduğundan ve davacının bunu taşıması söz konusu olabileceğinden bunların davalıda kaldığının kabulü mümkün görülmediği ve 49 adet tam altın, 74 adet yarım altın, 113 adet çeyrek altının ise günün ekonomik koşulları ve gelenek ve göreneklerde meydana gelen değişiklikler nedeniyle kadınlar tarafından ziynet eşyası olarak kullanılmasının söz konusu olmadığı, özellikle altın sektöründe meydana gelen hızlı değişim altının tasarımı konusunda ortaya çıkan ve ziynetkonusunun dünya çapında geliştiren Türkiyenin altın ticareti birlikte değerlendirildiğinde bahse konu tam, yarım ve 
çeyrek altınların ziynet olarak kullanılması söz konusu olmayıp bunların yatırım aracı olarak kullanıldıkları ve yatırım aracına dönüşen bu altınların ziynet sayılamayacağı gerekçesiyle dairemizin yerleşik kararları ve mahkemenin kendi gerekçesi ile de çelişkili olarak ret kararı verilmesi doğru görülmemiş, bilirkişi raporunda tespit edilen ve mahkemece de davacının beraberinde götürmediği kabul edilen diğer ziynet eşyaları yönünden de aynen iade, aynen iadenin mümkün olmaması halinde ise nakden belirlenecek olan bedelinin iadesine karar verilmesi gerekir iken, eksik inceleme, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçeler ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.