Bir Avukatın Düşünce Defteri

Temsil Üzerine Bazı Düşünceler

22 yıldır İstanbul’da avukatlık yapıyorum.

Bu meslekte geçen yıllar boyunca sadece dilekçeler, davalar ve duruşmalar değil; insan ilişkileri, güven, sorumluluk ve temsil gibi kavramlar da anlam kazandı benim için.

Zamanla şunu öğrendim:
Avukatlık yalnızca hukuki bilgiyle değil, doğru insanla doğru zamanda doğru temasta bulunabilme yeteneğiyle değer kazanıyor.
Bir dava kazanılabilir, ama müvekkil kendini temsil edilmiş hissetmiyorsa o zafer eksik kalır.
Tam tersi de olur: Dava teknik olarak kaybedilir ama müvekkil, yanında sağlam duran bir duruş gördüyse, o temsil hâlâ başarıdır.

Her başvuruya aynı gözle bakmıyorum.
Bazen mesele bir sözleşme değil, bir dava değil, bir hissin yansıması oluyor.
Bazen davadan önce yapılması gereken, müvekkili dava açmaya iten hissiyatı tam olarak anlamaktan geçiyor.

Şunu da açıkça söylemeliyim:
Hukuk, bir öç alma ya da ego tatmini yolu değildir.
Bazı insanlar kişisel kırgınlıklarını ya da öfkelerini hukuki bir zemine taşıyarak kendince bir iç hesaplaşma yapmaya çalışıyor.
Oysa hukuk, bir hak arama ve denge kurma sanatıdır.
Öfkeyle değil, akılla yol alınır.

Ve elbette:
Avukatlık, yalnızca bir hizmet ilişkisi değildir.
Mesleğin özünde vicdan, sorumluluk ve etik duruş vardır.
Para, her şeyin ölçüsü olamaz; hele ki bir mesleğin…
“Parayı verdim, her şey yapılır” anlayışı; meslek onuruyla bağdaşmaz.
Bir müvekkilin beklentisiyle gerçek arasındaki çizgi silinirse, orada savunma değil, yanılsama başlar.
Avukat, gerçeği eğip bükmekle değil, doğruyu temsille yükümlüdür.

Ve şunu da samimiyetle ifade etmeliyim:
Ne kadar iyi bir avukat olursanız olun, eğer doğru müvekkil ile çalışmıyorsanız, o bilgi ve emek çoğu zaman nafiledir.
Ama müvekkil doğruysa — niyeti net, enerjisi yapıcıysa — o zaman her şey çok daha anlamlı, kolay ve sonuç odaklı bir hale geliyor.
Müvekkilin enerjisi, iyi ya da kötü yönde, dosyanın gidişatına doğrudan yansıyor.
Avukatlıkta başarı sadece teknik donanım değil, aynı zamanda insan seçme becerisiyle de şekilleniyor.

Benim anlayışıma göre avukatlık, sadece savunma değil; aynı zamanda bir yol arkadaşlığıdır.
Ve bu yolculukta en önemli şeyin “iletişim” olduğunu her geçen gün daha çok fark ediyorum.

Ancak bu yol arkadaşlığında avukatın taraf gibi davranması, çoğu zaman temsil ettiği kişiye de kendisine de zarar verir.
Avukat, taraflaşmaya başladığı anda objektifliğini kaybeder; mahkeme ve idari merciler nezdinde güvenilirliğini ve söylediğinin ağırlığını yitirir.
Çünkü avukatın gücü, bağırarak değil; gerçekleri süzerek, hukuki çerçevede ifade ederek ortaya çıkar.

Özellikle genç meslektaşların bu çizgiyi gözden kaçırması, dayanaksız ve belgelenmemiş iddialarla dosya yürütmeye çalışması, maalesef zamanla tüm mesleğin mahkemeler nezdindeki saygınlığını zedeliyor.
Savunmanın değeri, gerçeğe yaklaştıkça artar; uzaklaştıkça sesi yükselse de inandırıcılığı azalır.

Bu köşede zaman zaman bu yolculuktan bazı izlenimlerimi, gözlemlerimi ve düşüncelerimi paylaşacağım.
Pek bir iddiam yok; sadece biriktirdiklerimi yazmak istiyorum.
Belki bir satır, bir başka meslektaşa ya da bir müvekkil adayına yol olur.


Av. Metin Kurşat
Haziran 2025, İstanbul