Sadakatsiz Hayat Süren Eşlerin Hangisi Tazminattan Sorumlu Olur?

Yargıtay Genel Kuruluna gelen bir boşanma davasında;

Davacı koca, eşinin serbest yaşama alışkanlığı ve isteği ile aile mahremiyetini ve sadakat yükümlülüğünü ihlal eden davranışlar sergilediğini, evlilik birliği sona ermeden başka erkeklerle birlikte olduğu, kendisine ait facebook paylaşım sitesinin şifresini kırarak bu sitede uygunsuz resimler ve yazılar paylaştığını ve kendisini zor duruma düşürmeye çalıştığını belirterek maddi ve manevi tazminat talepli boşanma davası açmıştır.

Davalı kadın ise; kocasının, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını, kendisine ve  çocuklarına şiddet uyguladığı, hakaret ettiği ve bir başka kadınla birlikte yaşadığını belirterek maddi ve manevi tazminat talepli karşı boşanma davası açmıştır.

Yerel Mahkeme tarafları eşit kusurlu kabul edilerek her iki tarafında maddi ve manevi tazminat talebini ret edip boşanma kararı vermiştir.

Yargıtay, boşanmaya neden olan olaylarda her iki taraf kusurlu olmakla birlikte, koca, kadına göre, daha ağır kusurlu olduğu, tarafların kusurunun eşit olmadığını ve kadın lehine  maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğine karar vermiştir.

Yargıtay gerekçesinde, “dosyada dinlenen taraf tanıklarının beyanları, dosya içerisine ibraz edilen ceza dosyaları ile diğer bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde; davacı – davalı erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, eşine fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği ve bu nedenle ceza aldığı, buna karşılık davalı – davacı kadının da sadakat yükümlüğüne aykırı davranışlar sergilediği anlaşılmıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında tarafların eşit kusurlu olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir.
Hal böyle olunca uyuşmazlığa konu davada davacı – davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu dikkate alınarak davalı kadının maddi ve manevi tazminat (TMK m. 174/1, 2) taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi doğru görülmemiştir.”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun tam metini aşağıdadır.

Sadakatsiz Hayat Süren Eşlerin Hangisi Tazminattan Sorumlu Olur?

Hukuk Genel Kurulu 2017/1571 E. , 2017/1093 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mah. Sıfatıyla)

 

Taraflar arasındaki karşılıklı “boşanma” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda Erdemli 2. Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesince her iki boşanma davasının kabulüne dair verilen 21/11/2012 gün ve 2011/23 E., 2012/753 K. sayılı kararının taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 01/11/2013 gün ve 2013/21083 E., 2013/24787 K. sayılı kararı ile:
“…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı kocanın tüm, davalı-davacı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Mahkemece her ne kadar taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmişse de; toplanan delillerden, davalı-davacı kadının sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, buna karşılık; davacı-davalı kocanın eşine şiddet uyguladığı, hakaret ettiği ve bir başka kadınla birlikte yaşamak suretiyle sadakatsiz davrandığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda her iki taraf kusurlu olmakla birlikte davacı-davalı koca kadına göre daha ağır kusurludur. O halde tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ile bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı-davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir….”
gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl ve birleşen davalar, evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma istemine ilişkindir.
Davacı – davalı vekili dava dilekçesinde davalının serbest yaşama alışkanlığı ve isteği ile aile mahremiyetini ve sadakat yükümlülüğünü ihlal eden davranışlar sergilediğini, davalının müvekkiline ait facebook paylaşım sitesinin şifresini kırarak müvekkili adına bu sitede uygunsuz resimler ve yazılar paylaşarak müvekkilini zor duruma düşürmeye çalıştığını belirterek tarafların boşanmalarına, müşterek çocuklar M. Emin ve A. Cihan Erden’in velayetinin müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
Davalı – davacı vekili birleşen dava dilekçesinde davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını, davacıya ve çocuklarına karşı hakareti ile maddi ve manevi şiddet uygulamasının evlilik birliğini davacı bakımından katlanılmaz hale getirdiğini belirterek tarafların boşanmalarına, müşterek çocukların velayetinin anneye tevdiine, kendisi ve çocuklar için nafaka ve tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Yerel mahkemece davacı birleşen dosya davalısı …’in evlilik birliği devam ederken bir başka kadınla ilişki kurduğu, hatta onunla birlikte yaşayarak sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, davalı kadına şiddet uyguladığı, aynı şekilde davalı birleşen dosya davacısıin de evlilik birliği sona ermeden başka erkeklerle birlikte olduğu, bu haliyle boşanmaya yol açan olaylarda her iki tarafın eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, A’nın  velayetinin babaya, C’in velayetinin anneye verilmesine, Cihan için anne lehine 200-TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, kadın lehine TMK’nın 175. maddesi gereğince 300-TL tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesine karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçelerle oyçokluğu ile bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiş; direnme kararını davalı – davacı kadın vekili temyize getirmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan davranışlar bakımından davacı – davalı erkeğin ağır kusurlu olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davalı – davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata (TMK 174/1-2 m.) hükmedilmesi gerekip gerekmediği noktasındadır.
Türk Medeni Kanunu uyarınca maddi ve manevi tazminat talepleri boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biridir.
Anılan Kanunun 174. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği belirtilmiş; 2. fıkrasında ise boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun bir para isteyebileceği öngörülmüştür.
Maddenin anlatımından görüldüğü üzere maddi tazminat istenebilmesi, tazminat isteyenin kusursuz veya daha az kusurlu olması, tazminat istenenin kusurlu olması yanında bir zararın ile nedensellik bağı ve hukuka aykırılık unsurlarının gerçekleşmesine bağlıdır. Buna göre, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenmiş olan eş kusursuz veya az kusurlu ise maddi tazminata hükmedilebilir.
Somut olayda dinlenen taraf tanıklarının beyanları, dosya içerisine ibraz edilen ceza dosyaları ile diğer bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde; davacı – davalı erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, eşine fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği ve bu nedenle ceza aldığı, buna karşılık davalı – davacı kadının da sadakat yükümlüğüne aykırı davranışlar sergilediği anlaşılmıştır.
Gerçekleşen bu durum karşısında tarafların eşit kusurlu olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir.
Hal böyle olunca uyuşmazlığa konu davada davacı – davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu dikkate alınarak davalı kadının maddi ve manevi tazminat (TMK m. 174/1, 2) taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi doğru görülmemiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, mahkemenin kabulünde olduğu gibi tarafların eşit kusurlu olduğu, davalı kadının maddi ve manevi tazminat talebinin reddi yönündeki direnme kararının onanması gerektiği yönünde görüş bildirilmiş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Özel Daire bozma kararında belirtilen gerekçelerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı- davacı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.06.2017 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.