Boşanmada hangi mallar paylaşılmaz? (Anne-Babadan gelen bağış)

Yargıtay, eşlerden birinin anne veya babalarından gelen malları, satış gösterilse dahi, bağış olarak kabul etmektedir. Bağış, karşılıksız kazanma yoluyla elde edildiğinden kişisel mal statüsünde olup, edinilmiş mal statüsünde değildir. Yani diğer eşin bu mallarda katılma alacağı hakkı yoktur.

Anne yada babadan gelen mala ilişkin tasarrufun bağış değil de gerçek anlamda satış olduğunu iddia eden eş, başta satış bedelinin ödendiğine ilişkin ödeme kayıtları olmak üzere iddiasını güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlamalıdır.

Emsal Yargıtay kararı aşağıda ki gibidir;

Boşanmada hangi mallar paylaşılmaz? (Anne-Babadan gelen bağış)

8. Hukuk Dairesi 2017/12992 E. , 2017/9808 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma ve Değer Artış Payı Alacağı

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı … vekili, evlilik birliği içinde davalı adına bir adet mesken ve araç edinildiğini, araç alımında altınlarının bozdurulması ile katkıda bulunduğunu açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL katılma alacağı, 10.000,00 TL değer artış payı alacağının faizleriyle birikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 27.04.2015 tarihli harcını yatırdıkları dilekçe ile katılma alacağı taleplerini 49.250,00 TL olarak arttırmıştır.
Davalı … vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde ikmal edilen bilirkişi raporları da göz önünde tutulduğunda taraflar arasındaki ihtilaf konusu mal varlığının evlilik birliği içerisindeki edinilmiş mal statüsünde olmasından dolayı davacının davasının kısmen kabulü ile taşınmaz yönünden 45.000,00 TL, araç yönünden 4.250,00 TL katılma alacağı ile, araç yönünden 5.950,00 TL değer artış payı alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davalı vekilinin 4 nolu meskene yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Bağış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 285 vd maddelerinde düzenlenmiştir. 285. Maddesine göre bağış (hibe), bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak kazandırma yapması olarak tanımlanmıştır. Öğretide ise, bağışlayanın bir karşılık almaksızın, bağışlayanın malvarlığında bir artış sağlamak zenginleştirmek amacıyla malvarlığından belirli değerleri ona vermesi olarak tarif edilmiştir. (….: Türk Borçlar Hukuku Özel İlişkileri, … 2013, s. 344, Yavuz, Cevdet: Türk Borçlar Hukuku Özel hükümler, 6. B., … 2002, s. 222).

Her somut olayın özelliklerine göre, bağış iradesi açıkca ortaya konabileceği gibi gizli (örtülü) şekilde de yapılabilir. Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzesede kazandırmanın salt bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirmez. Devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak nitelendirmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerekir.
Yargıtayın ve Dairenin yerleşmiş uygulamalarına göre, eşlerden birinin anne veya babalarından gelen mallar söz konusu olduğunda; satış gösterilse dahi mal bağış olarak değerlendirilmektedir. Bu tasarrufi işlem, hayatın olağan akışına göre, fiili karine olarak bağış kabul edilmektedir. Bu karinenin aksini, yani parasını vererek gerçek anlamda satın alındığını iddia eden eş iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Kabul edilen bu fiili karine, ispat yükümlülüğü altındaki tarafı değiştirmektedir. Anne yada babadan gelen mala ilişkin tasarrufun bağış değilde gerçek anlamda satış olduğunu iddia eden eş, başta satış bedelinin ödendiğine ilişkin ödeme kayıtları olmak üzere iddiasını güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlamalıdır.
Somut uyuşmazlık incelendiğinde; tasfiyeye konu edilen mesken eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 13.12.2005 tarihinde tapuda davalı erkek adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Davalı vekilince 15.05.2014 tarihli altıncı celse meskenin babasından davalıya satış gösterilerek devredildiği savunulmuş ve tedavül kayıtlarının celbi talep edilmiştir. Mahkemece, bu savunma üzerinde durulmadığı gibi tedavül kayıtları da tam olarak getirtilmeden davacı lehine alacağa hükmedilmiştir. Ne var ki, dosyaya eksikten getirtilen tapu tedavül kayıtları incelendiğinde meskenin bulunduğu arsanın tapuda 1988’den beri davalının babası dava dışı …. adına kayıtlı olduğu, üzerine inşa edilen binada yer alan 4 nolu meskenin ise 13.12.2005 tarihinde satış nedenine dayalı olarak davalının babası tarafından davalı erkek adına devri ile tapuda tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, meskenin yukarıda belirtilen ilke ve esaslar gözetilerek davalının kişisel malı olup olmadığı üzerinde durulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde davacı lehine alacağa hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni yapılmıştır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 04.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.