Çocuğun yüksek çıkarına açıkça ters düşmediği takdirde, gerekirse kendine veya diğer şahıs ve kurumlar vasıtasıyla, çocuk için elverişli durumlarda ve onun kavrayışına uygun bir tarzda çocuğa danışmalıdır.-çocuğun görüşünü ifade etmesine müsaade etmelidir.
Velayet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun “üstün yarar”ıdır.
Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklan Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 ve 6. maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini öngörmektedir. İlgili Yargıtay kararı aşağıda ki gibidir;
https://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasiIstemciWeb/yeniTasarim/index.jsp
Hukuk Genel Kurulu 2011/2-547 E., 2011/695 K.
- BOŞANMA
- VELAYET
- 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 337 ]
- 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 340 ]
- 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 342 ]
- 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 346 ]
- 0 S. ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME [ Madde 12 ]
“İçtihat Metni”
Taraflar arasındaki “Boşanma, velayet” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 3.Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.07.2010 gün ve 2010/396 E- 2010/867 K.sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 24.11.2010 gün ve 2010/20537-19369 sayılı ilamı ile;
(“…Mahkemece bozmaya uyulmuştur. Bu durumda bozma gereğince işlem yapılması zorunludur. Uyulan bozma kararında idrak çağındaki çocuğun mahkemece dinlenmesi ve velayetle ilgili tercihinin sorulması gerekirken, uzmana ifade ettiği görüşün yeterli kabul edilmesi doğru bulunmamıştır.”)
gerekçesiyle, bozma sebebine göre diğer yönler incelenmeksizin bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayalı boşanma ve küçüğün velayetinin anneye verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, tarafların boşanmalarına, çocukları 02.04.1998 doğumlu Ali Baran’ın velayetinin davacı anneye verilmesine karar verilmiştir.
Davalı tarafın temyizi üzerine Özel Dairenin 01.03.2010 tarih ve 2009/18194-2010/3704 sayılı ilamıyla; diğer temyiz itirazları reddedilmiş, tarafların çocuğu A.. B…
….’ın idrak çağında olduğu mahkemece dinlenilmesi ve tercihinin sorulması, menfaatine ters düşmemek kaydıyla görüşüne önem verilmesi, gerektiğinde uzmanlardan da yararlanılmak suretiyle velayet hakkındaki tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerektiğine işaretle, hüküm bozulmuştur.
Yerel mahkemece bu bozma ilamına uyulmuş; müşterek çocuk mahkeme uzmanı aracılığı ile dinlenmiş; uzman görüşü de dayanak alınarak 27.07.2010 tarihli kararla velayetin davacı anneye verilmesine, davalı baba ile şahsi ilişki kurulmasına karar verilmiştir.
Kararın davalı tarafça temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenlerle hükmüne uyulan bozma ilamı gereklerinin yerine getirilmediği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece, bozma gereklerinin yerine getirildiği vurgulanmak suretiyle önceki kararda direnilmiş; hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Şu hale göre eldeki davada hüküm boşanma yönüyle kesinleşmiş olup, velayete ilişkin hüküm direnme ve temyize konu edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemenin hükmüne uyduğu bozma ilamı gereklerini yerine getirip getirmediği ve sonuçta velayete ilişkin inceleme ve vardığı sonucun usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtmelidir ki, bozmaya uyulmakla taraflar yararına usuli müktesep hak oluşur. Bu hakkın zedelenmemesi için bozma ilamında işaret edilen hususların eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerekir.
Eldeki dosyada da mahkeme, bozma ilamına uyduğuna göre, burada işaret olunan hususları yerine getirmelidir.
Mahkemenin bozma gereklerini yerine getirip getirmediğinin tespiti noktasında, velayete ilişkin düzenlemelerin ve hakim olan ilkelerin irdelenmesinde yarar vardır:
Velayet, çocukların bakım, eğitim, öğretim ve korunması ile temsil görevlerini kapsar (4721 sayılı TMK m. 337, 340, 342, 346).
Velayet, aynı zamanda ana babanın velayeti altındaki çocukların kişiliklerine ve mallarına ilişkin hakları, ödevleri, yetkileri ve yükümlülükleri de içerir.
Ana ve babanın çocukların kişiliklerine ilişkin hak ve ödevleri, özellikle çocukların şahıslarına bakmak, onları görüp gözetmek, geçimlerini sağlamak, yetiştirilmelerini ve eğitimlerini gerçekleştirmektir. Bu bağlamda sağlayacağı eğitim ile istenilen ölçüde dürüst, kötü alışkanlıklardan uzak, iyi ahlak sahibi, çalışkan ve bilgili bir insan olarak yetiştirmek hak ve yükümlülüğü bulunmaktadır.
Velayetin kaldırılması ve değiştirilmesi şartları gerçekleşmedikçe, ana ve babanın velayet görevlerine müdahale olunamaz.
Öte yandan, ayrılık ve boşanma durumunda velayetin düzenlenmesindeki amaç, küçüğün ileriye dönük yararlarıdır. Eş söyleyişle, velayetin düzenlenmesinde asıl olan, küçüğün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almaktır.
Velayet, kamu düzenine ilişkin olup bu hususta ana ile babanın istek ve beyanlarından ziyade çocuğun menfaatlerinin dikkate alınması zorunludur.
20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda onaylanarak 02 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren ve Türkiye Cumhuriyeti’nce de kabul edilip, 27 Ocak 1995 gün ve 22184 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. maddesi:
“Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar. Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır.”
Hükmünü içermektedir.
Diğer taraftan, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin:
Çocuğun usule ilişkin haklarından, davalarda bilgilendirilme ve dava sırasında görüşünü ifade etme hakkının düzenlendiği 3.maddesinde:
“…
…Yeterli idrake sahip olduğu iç hukuk tarafından kabul edilen bir çocuğun, bir adli merci önündeki, kendisini ilgilendiren davalarda, yararlanmayı bizzat da talep edebileceği aşağıda sayılan haklar verilir:
a)İlgili tüm bilgileri almak;
b)Kendisine danışılmak ve kendi görüşünü ifade etmek;
c)Görüşlerinin uygulanmasının olası sonuçlarından ve her tür kararın olası sonuçlarından bilgilendirilmek.” ;
Adli mercilerin rolünden, karar sürecinin düzenlendiği 6.maddede (b) ve (c ) bentlerinde ise:
“b)…
…Çocuğun iç hukuk tarafından yeterli idrak gücüne sahip olduğunun kabul edildiği durumlarda,…
…çocuğun yüksek çıkarına açıkça ters düşmediği takdirde, gerekirse kendine veya diğer şahıs ve kurumlar vasıtasıyla, çocuk için elverişli durumlarda ve onun kavrayışına uygun bir tarzda çocuğa danışmalıdır.-çocuğun görüşünü ifade etmesine müsaade etmelidir.
c)Çocuğun ifade ettiği görüşe gereken önemi vermelidir.”
hükümleri yer almaktadır.
Velayetin anne ya da babaya verilmesi, daha çok çocuğu ilgilendiren, onun menfaatine ilişkin bir husus olduğuna göre, gerek yukarıda açıklanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6.maddelerinde yer alan hükümler, gerekse velayete ilişkin yasal düzenlemeler karşısında, velayeti düzenlenen çocuğun, idrak çağında olması halinde, kendisini yakından ilgilendiren bu konuda ona danışılması ve görüşünün alınması gerekir.
Somut olayda da, velayeti anneye verilen çocuk Ali Baran 1998 doğumludur. Özel Dairenin hükmüne uyulan bozma ilamında çocuğun idrak çağında olduğuna işaret edilmiş; bozmaya uyulmakla bu husus mahkemece de kabul edilmiş; ancak bu kabule rağmen devamı işlemler yönünden bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; yeterli idrak gücüne sahip olduğu kabul edilen çocuğa, kendisini doğrudan ilgilendiren velayet konusunda danışılarak, görüşünü ifade etme olanağı sağlanması; ifade edeceği bu görüş, çocuğun kendi çıkarına ters düşmediği takdirde, buna önem verilmesi ve gerektiğinde uzmanlardan da yararlanılmak suretiyle bir karar verilmesi, olmalıdır.
Açıklanan nedenlerle; aynı hususlara işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 23.11.2011 gününde, oybirliği ile karar verildi.
2. Hukuk Dairesi 2016/21929 E. , 2016/15985 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Velayetin Değiştirilmesi-İştirak Nafakası
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı baba tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Ortak çocuk…un temyiz aşamasında ergin olduğu anlaşılmış olup, … velayetinin değiştirilmesine yönelik talep konusuz kalmıştır. Bu çocuk yönünden dava konusuz kaldığından, “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Velayet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun “üstün yararı” (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m. 3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m.l; TMK m. 339/1. 343/1. 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m. 4/b) dır.
Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklan Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 ve 6. maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini öngörmektedir.
Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde, görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. Mahkemece idrak çağında bulunan 2003 doğumlu Berke’nin velayeti konusunda bizzat dinlenerek, görüşü alınması, gerekirse velayet sahibinin değiştirilmesini gerekli kılan bir durumun bulunup bulunmadığı hususunda 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi uyarınca, psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan heyete inceleme yaptırılarak yeniden uzman raporu alınması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (1.) ve (2.) bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 14.12.2016 ( Çrş.)
…