Borçlunun Hapsen Tazyik İle Cezalandırılmasında Sınır

“…Hapsen tazyik yaptırımında amaç, bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak olduğundan, alt sınırdan belli bir ceza belirlenmesi gerekmemekte, yükümlülük yerine getirilene kadar ve en çok 3 ay süreyle kişinin yükümlülüğüne uygun davranması için zorlanması söz konusu olmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun 30.01.2007 gün ve 16-12 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, ilk taksitin ödenmemesi üzerine, borçlunun hapsen tazyik ile cezalandırılmasından sonra, bu cezanın infazı sırasında söz konusu taksiti ödemesi halinde tahliye edilecek, ancak sonraki taksiti ödememesi halinde eylemi yeniden yaptırımı gerektirecektir. Ancak, ilk taksitin ödenmemesi üzerine 3 aya kadar hapsen tazyik kararının tamamının infazı halinde takip eden taksitlerin ödenmemesi durumunda artık borçlunun cezalandırılması olanağı kalmayacaktır.

Bir başka anlatımla, ilk taksitin ödenmemesi nedeniyle maddede öngörülen cezanın tamamının infazı halinde, yaptırım uygulama olanağı kalmadığından, diğer taksitlerin ödenmemesi ayrıca bir taahhüdü ihlal kabahatini oluşturmayacaktır….”

Ceza Genel Kurulu         2009/16.HD-188 E.  ,  2009/205 K.
“İçtihat Metni”

İtirazname :   51349
Yargıtay Dairesi   : 16. Hukuk Dairesi
Mahkemesi        :  BİGA İcra Ceza
Günü            :  11.06.2008
Sayısı            :  666-1202
Taahhüdü ihlal eylemi nedeniyle kabahatli M. Ö..’ün, İİY’nın 340. maddesi uyarınca 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına ilişkin, Biga İcra Ceza Mahkemesince verilen 11.06.2008 gün ve 666-1202 sayılı karar, yasa yollarına başvurulmaksızın kesinleş¬miştir.
Adalet Bakanlığınca 18.02.2009 gün ve 9283 sayı ile; ödeme şartını ihlal suçunun ilk ihlalle oluşacağı, sonraki ihlallerin yeni bir suç oluşturmayacağı, sanığın 12.11.2007 tarihli haciz tutanağında yaptığı hukuken geçerli ödeme taahhüdünün ilk taksit tarihi olan 12.12.2007 tarihindeki ödemeye konu olan taksit miktarının zamanında ödenmemesi suretiyle suçun bu tarihte oluştuğu ve sanığın oluşan suçtan dolayı aynı Mahkemenin 07.05.2008 tarih ve 2008/489-825 sayılı ilamı ile cezalandırılmasına karar verildiği gözetilmeden, yazılı biçimde mahkumiyet hükmü kurulmasında isabet görülmediğinden bahisle yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesince 02.06.2009 gün ve 2652-3857 sayı ile;
“Somut olayda borçlunun, hakkında yürütülen icra takibinde 12.11.2007 tarihinde adresinde yapılan haciz işlemi sırasında haciz tutanağına 16.860,98 TL borcu için; ‘12.12.2007 tarihinde 4.200,00 TL, 12.01.2008 tarihinde 4.200,00 TL, 12.02.2008 tarihinde 4.200,00 TL, 12.03.2008 tarihinde  4.260,98 TL ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği’ alacaklı vekilinin de borçlu taahhüdünü kabul ettiği, ancak borçlunun 12.12.2007 tarihli ilk taksiti ödememesi üzerine alacaklı vekilinin 11.3.2008 havale tarihli dilekçe ile İİK’nun 340. maddesi ile cezalandırılması istemiyle şikayette bulunduğu, yargılama sonunda Biga İcra Mahkemesinin 07.05.2008 gün ve 2008/489-825 sayı ile üç aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verildiği, yine borçlunun bu kez 12.03.2008 tarihindeki taksitini de ödememesi nedeniyle alacaklı vekilinin 22.04.2008 havale tarihli dilekçe ile İİK’nun 340. maddesi ile cezalandırılması talebiyle şikayette bulunduğu, 2008/666 esas sırasına kaydedilerek yapılan yargılama sonunda 11.06.2008 tarih ve 2008/666-1202 sayı ile borçlunun üç aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verildiği, her iki kararın da itiraz edilmeden kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Taahhüdü ihlal eylemi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 340. maddesinde, ‘111. madde mucibince veya alacaklının muvafakatı ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlu, alacaklının şikayeti üzerine İcra Mahkemesi tarafından bir aydan üç aya kadar hafif hapis cezası ile cezalandırılır’ şeklinde düzenleme ile yaptırım altına alınmış iken, 01.06.2005 tarihli mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5358 sayılı Yasa’nın 11. maddesi ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 340. maddesi, ‘111. madde mucibince veya alacaklının muvafakatı ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikayeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez’ şeklinde değiştirilerek hüküm altına alınmıştır.
Görüleceği üzere, 5358 sayılı Yasa’nın 11. maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 340. maddesine, ‘Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez’ hükmü ilave edilmiştir. İlave edilen hükmün içeriğinden de anlaşılacağı üzere, taahhüt ettiği taksitlerden birini ödemeyen borçlunun borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edileceği, ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verileceği düzenlemesi getirilmiştir. Örneğin borçlunun ödemediği taksiti, sonradan o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı ödedikten ve tahliye edildikten sonra, takip eden taksitlerden birini ödemediği takdirde hakkında yeniden tazyik hapsine karar verilebilecektir.
5358 sayılı Yasa ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 340. maddesine yapılan ilave hüküm dikkatlice incelendiğinde, taahhütnamede belirttiği taksiti ödememesi nedeniyle borçlu hakkında dava açılmasını müteakip, sonraki taksiti de ödememesi nedeniyle yapılan şikayetin mahkemenin ayrı bir esas numarası üzerinden değil, aynı dosyada (ilk yapılan şikayete ilişkin) işleme tabi tutulmasının, infaz sırasında olası bir dikkatsizlik sebebiyle ilgilinin mağduriyetine neden olunması önlenmiş olacaktır. Hal böyle olunca aynı borca yönelik aynı taahhüde bağlı ihlallerin hepsi ayrı bir eylem olup, cezayı gerektirmektedir. Ancak bir borçtan dolayı aynı taahhüde bağlı farklı ihlaller halinde verilecek tazyik hapsi süresinin üç ayı geçemeyeceği dikkate alınacaktır” gerekçesiyle yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 30.07.2009 gün ve 51349 sayı ile özetle;
“Somut olayda sanığın, borcunu taksitler halinde ödemeyi taahhüt ettiği ve her hangi bir ödemede bulunmadığı sabittir. O halde, aynı borçtan dolayı ve her taksit için ayrı ayrı olmak üzere toplam 6 aya kadar hapsen tazyikine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu açıktır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.01.2007 gün ve 2007/11-12 sayılı kararında da belirtildiği üzere; saptanan yasaya aykırılığın düzeltilmesi ancak, yasa yararına bozma kararına konu olmayan ilk hükmün infazının beklenmesi ve eğer sanık hapsen tazyik kararının yerine getirilmesinden sonra borcu öder ise, kalan süre diğer taksitlerin ödenmemesi halinde sanık hakkında yeniden hapsen tazyik kararı verilmesini gerektirecek ancak her halde tazyik hapsi 3 ayı geçemeyecektir.
Bilindiği üzere; hukuka aykırı kararlar ancak olağan ve olağanüstü yasa yolu incelemesi sonucu verilecek kararlar ile kaldırılabilir veya düzeltilebilir. Hukuka aykırı kararların olağan veya olağanüstü yasa incelemesine tabi tutulmadan mahallinde verilecek karar veya işlem ile ortadan kaldırılması, düzeltilmesi mümkün değildir. Yargıtay Özel Dairesinin kararı ile hukuka aykırı olan Biga İcra Ceza Mahkemesinin 11.06.2008 gün ve 2008/666-1202 sayılı kararının varlığı sona erdirilmemiş, hükmün infaz yeteneği ortadan kaldırılmamıştır.
Bu itibarla, Biga İcra Ceza Mahkemesinin 11.06.2008 gün ve 2008/666-1202 sayılı kararının kanun yararına bozulmasına, kesinleşen önceki hükmün infazının beklenmesi ve infaz işleminin sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmesi yerine, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu kanaatine varılmıştır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme kararının yasa yararına bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, borçlunun, aynı borca ilişkin ödeme şartını ihlal eylemi nedeniyle iki ayrı dosyada her biri 3’er aya kadar olmak üzere, 6 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, sonradan açılan dava sonucu verilen kararın, yasa yararına bozulmasına karar verilip verilmeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
2004 sayılı İcra İflas Yasasının 5358 sayılı Yasa ile değişik 340. maddesi; “111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez” hükmünü taşımaktadır.
Bu hükme göre, borcun taksitler halinde ödenmesinin taahhüt edilmesi halinde, ilk taksitin ödenmemesi ile taahhüdü ihlal suçu oluşacak ve borçlunun 3 aya kadar hapsen tazyikine karar verilecektir. Hapsen tazyik yaptırımında amaç, bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak olduğundan, alt sınırdan belli bir ceza belirlenmesi gerekmemekte, yükümlülük yerine getirilene kadar ve en çok 3 ay süreyle kişinin yükümlülüğüne uygun davranması için zorlanması söz konusu olmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun 30.01.2007 gün ve 16-12 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, ilk taksitin ödenmemesi üzerine, borçlunun hapsen tazyik ile cezalandırılmasından sonra, bu cezanın infazı sırasında söz konusu taksiti ödemesi halinde tahliye edilecek, ancak sonraki taksiti ödememesi halinde eylemi yeniden yaptırımı gerektirecektir. Ancak, ilk taksitin ödenmemesi üzerine 3 aya kadar hapsen tazyik kararının tamamının infazı halinde takip eden taksitlerin ödenmemesi durumunda artık borçlunun cezalandırılması olanağı kalmayacaktır. Bir başka anlatımla, ilk taksitin ödenmemesi nedeniyle maddede öngörülen cezanın tamamının infazı halinde, yaptırım uygulama olanağı kalmadığından, diğer taksitlerin ödenmemesi ayrıca bir taahhüdü ihlal kabahatini oluşturmayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Borçlunun, hakkında yürütülen icra takibinde, 12.11.2007 tarihinde adresinde yapılan haciz işlemi sırasında, haciz tutanağında 16.860,98 TL borcu için; 12.12.2007 tarihinde 4.200,00 TL, 12.01.2008 tarihinde 4.200,00 TL, 12.02.2008 tarihinde 4.200,00 TL, 12.03.2008 tarihinde 4.260,98 TL ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, alacaklı vekilinin de borçlunun taahhüdünü kabul ettiği, ancak borçlunun 12.12.2007 tarihli ilk taksiti ödememesi üzerine, alacaklı vekilinin 11.03.2008 havale tarihli dilekçe ile İİY’nın 340. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle şikayette bulunduğu, yargılama sonunda Biga İcra Ceza Mahkemesince 07.05.2008 gün ve 2008/489-825 sayı ile üç aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verildiği, yine borçlunun bu kez 12.03.2008 tarihindeki son taksitini de ödememesi nedeniyle alacaklı vekilinin 22.04.2008 havale tarihli dilekçe ile İİY’nın 340. maddesi uyarınca cezalandırılması talebiyle şikayette bulunduğu ve yapılan yargılama sonunda 11.06.2008 tarih ve 2008/666-1202 sayı ile borçlunun üç aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verildiği, her iki kararın da itiraz edilmeden kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Görüldüğü gibi, borçlunun, aynı borçtan dolayı ve her bir taksit için ayrı ayrı olmak üzere toplam 6 aya kadar hapsen tazyikine karar verilmiş olup, bu uygulama yasaya aykırıdır.
Bu hususun infaz aşamasında değerlendirilmesine ve düzeltilmesine olanak bulunmamaktadır. Zira, her bir taksit için ayrı ayrı hapsen tazyik kararı verilmesi halinde, bu kararların her biri infaz yeteneğine sahip olup, usulüne uygun bir şekilde kaldırılmadığı sürece, Yasanın aradığı en çok 3 aya kadar tazyik hapsi verilebileceği kuralını aşacak şekilde infaz edilmeleri söz konusu olabilecektir. Yerel Mahkemece yapılması gereken, borçlunun ilk taksiti ödememek suretiyle ödeme taahhüdüne aykırı davranması nedeniyle 3 aya kadar hapsen tazyikine ilişkin ilk hükmün infazını bekleyerek, eğer kabahatli, bu hapsen tazyik kararının yerine getirilmesinden sonra borcu öder ise, ödenmeyen diğer taksit yönünden kalan süre kadar hapsen tazyik kararı vermektir. Yerel Mahkemece, ilk taksitin ödenmemesi nedeniyle verilen hapsen tazyik kararının infaz edilip edilmediği araştırılmadan, son taksitin ödenmemesi nedeniyle yapılan şikayet üzerine, borçlunun yeniden 3 aya kadar hapsen tazyik ile cezalandırılması yasaya aykırı olup, kararın bu nedenle yasa yararına bozulması gerekirken, Özel Dairece yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi isabetli değildir.
Bu itibarla haklı nedene dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme kararının yasa yararına bozulmasına ve borçlu hakkında kesinleşen ilk hapsen tazyik kararının infazı beklenerek sonucuna göre işlem yapılması için dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi M.. K.. ise; “Tebliğname ile, ödeme şartını ihlal suçunun ilk ihlalle oluşacağı, sonraki ihlallerin yeni bir suç oluşturmayacağı, sanığın 12.11.2007 tarihli haciz tutanağında yaptığı hukuken geçerli ödeme taahhüdünün ilk taksit tarihi olan 12.12.2007 tarihindeki ödemeye konu olan taksit miktarının zamanında ödenmemesi suretiyle suçun bu tarihte oluştuğu ve sanığın oluşan suçtan dolayı aynı mahkemenin 07.05.2008 tarihli ve 2008/489-825 sayılı ilamı ile cezalandırılmasına karar verildiği gözetilmeden, yazılı biçimde mahkumiyet hükmü kurulmasında isabet görülmediğinden bahisle yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine Dairemizce yapılan inceleme sonunda tebliğnamede ileri sürülen bozma sebepleri yerinde görülmeyerek, istemin reddine karar verilmiştir.
Ödeme şartını ihlal eylemi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 340. maddesinde, ‘ 111. madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlu, alacaklının şikayeti üzerine icra mahkemesi tarafından bir aydan üç aya kadar hafif hapis cezası ile cezalandırılır’ şeklindeki bir düzenleme ile yaptırım altına alınmış iken, 01.06.2005 tarihli mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5358 sayılı Yasa’nın 11. maddesi ile İcra ve İflas Kanununun 340. maddesi,  ‘111. madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikayeti üzerine üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez’ şeklinde değiştirilerek hüküm altına alınmıştır.
Görüleceği üzere, 5358 sayılı Yasa’nın 11. maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 340. maddesine, ‘Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez’ cümlesi ilave edilmiştir.
Dairemizce verilen karar incelendiğinde, bir borca yönelik aynı taahhüde bağlı ihlallerin hepsinin ayrı bir eylem olduğu ve cezayı gerektirdiği belirtilmekle birlikte, kararın devamında 5358 sayılı Yasa ile getirilen yeni düzenlemeye paralel olarak, bir borçtan dolayı aynı taahhüde bağlı farklı ihlaller halinde verilecek tazyik hapsi süresinin üç ayı geçemeyeceğine dikkat çekilmiş, ayrıca sonraki ihlallerin, ödeme şartının ilk ihlali üzerine yargılamanın yapıldığı ilk dosya üzerinden yargılamalarının yürütülmesi suretiyle infaz sırasında olası bir dikkatsizlik sebebiyle ilgilinin mağduriyetine neden olunmasının önlenebileceği değerlendirilmesinde de bulunulmuştur. Birinci ya da önceki ihlaller sebebiyle borçlu hakkında verilen tazyik hapsi cezasından, önceki cezasından ne kadar süre infaz edilip, o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı yatırması nedeniyle tahliye edilmesi halinde, cezaevinde kaldığı süre, sonraki ihlalden dolayı yerine getirilecek üç aylık tazyik hapsi cezasından mahsup edilecek, kalan süre infaz edilecektir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazına bakıldığında, aynı borçtan dolayı ve her taksit için ayrı ayrı olmak üzere toplam 6 aya kadar hapsen tazyikine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu ileri sürülmekte, Dairemizce verilen kararda ise, her ihlal için ayrı ayrı üç aya kadar tazyik hapsi cezası verilmesinin mümkün olduğu, ancak bir borçtan dolayı aynı taahhüde bağlı ihlaller halinde verilecek tazyik hapsi süresinin üç ayı geçemeyeceği belirtilmektedir.  Başka bir anlatımla, bir borçtan dolayı aynı taahhüde bağlı farklı ihlaller halinde verilecek tazyik hapsi cezası yönünden üç aydan daha fazla bir tazyik hapsi cezası verilmesi yönünde bir vurgulama bulunmamaktadır. 
Aynı itiraz yazısında, ‘…her biri ayrı ve bağımsız açılan davalarda, sonraki ihlaller için açılan davaların reddine karar verilmesinin sanık yönünden kazanılmış hak oluşturacağını ve bir taksitin ödenip, diğer taksitlerin ödenmemesi durumunda bu eylemlerin yaptırımsız kalması sonucunu doğuracağını, bu nedenle saptanan yasaya aykırılığın düzeltilmesi ancak, davaların reddine değil, birleştirilmesine karar vermek suretiyle olanaklı hale gelecektir. Bu suretle, yasa yararına bozma kararına konu olmayan ilk hükmün infazının beklenmesi ve eğer sanık hapsen tazyik kararının yerine getirilmesinden sonra borcu öder ise, kalan süre diğer taksitlerin ödenmemesi halinde sanık hakkında yeniden hapsen tazyik kararı verilmesini gerektirecek, ancak her halde 3 ayı geçemeyecektir’ biçimindeki Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.01.2007 gün ve 2007/11-12 sayılı kararına da atıfta bulunularak Dairemiz kararının hatalı olduğuna değinilmiş ise de, bu şekildeki uygulamanın yasaya ve kanun koyucunun arzusuna uygun olmayacağını düşünmekteyiz. Şöyle ki, farklı ihlallere ilişkin davaların birleştirilmesi durumunda borçlunun (sanığın) üç aya kadar tazyik hapsine karar verilemeyeceği, birleştirilen ihlal sayısı kadar tazyik hapsine karar verilmesi gerekeceği göz önünde bulundurulduğunda, bu yöndeki değerlendirme Dairemizin kararından farkı kalmayacaktır.
Ödeme şartının ihlali eyleminde, sonraki ihlalin oluşup oluşmadığını birinci ya da önceki ihlalin yerine getirilmesi şartına bağlamanın da sakıncaları olduğunu düşünmekteyiz. Zira, İcra ve İflas Kanununun 5358 sayılı Yasa ile değişik 347. maddesinde, bu Kanunda yer alan fiillerden dolayı şikayet hakkı, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşeceğinin hüküm altına alındığı dikkate alındığında, birinci ya da önceki ihlalin yerine getirilmesinin beklenmesi halinde sonraki ihlallerden dolayı şikayet hakkının düşme olasılığı kaçınılmazdır.
Dairemizin kararında da belirtildiği üzere, her bir ihlal için ayrı ayrı üç aya kadar tazyik hapsi cezası verilmesi mümkün olup, bir borçtan dolayı aynı taahhüde bağlı olarak farklı ihlaller halinde tazyik hapsi cezasının süresinin üç aydan fazla olamayacağı infaz sırasında dikkate alınması şeklindeki uygulamanın sakınca doğurmayacağı değerlendirmesinde bulunduğumuz¬dan, sayın çoğunluğun düşüncesine katılamamaktayız” görüşüyle;
Bir Kurul Üyesi ise bu görüşe katılarak, karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 02.06.2009 gün ve 2652-3857 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin kabulü ile Biga İcra Ceza Mahkemesinin 11.06.2008 gün ve 666-1202 sayılı kararının 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca YASA YARARINA BOZULMASINA,
4- Anılan Mahkemece, daha önce verilip kesinleşen 07.05.2008 gün ve 489-825 sayılı hapsen tazyik kararının infazı beklenerek, sonucuna göre kabahatlinin hukuki durumunun belirlenmesi ve mahallinde işlem yapılması için dosyanın, mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.09.2009 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.